Malatya: İki Yılın Ardından
İki yıl… Koca iki yıl.
İnsan hayatında çok şeyin değişebileceği, şehirlerin yeniden inşa edilebileceği, yaraların sarılabileceği uzun bir zaman dilimi. Ama Malatya’da zaman farklı akıyor. Çünkü burada, geçen iki yıla rağmen hâlâ enkazın gölgesinde yaşıyoruz.
Deprem, sadece binaları yıkmadı. Sadece taşları, tuğlaları, yolları parçalamadı. O gün, Malatya’nın kalbinde derin bir yara açıldı. Ve ne yazık ki bu yara hâlâ kanıyor.
Bugün hâlâ sokaklarında ağır iş makinelerinin sesi yankılanan bir şehirde yaşıyoruz. Kimi zaman bir enkazın daha yıkıldığını duyuyoruz, kimi zaman bir binanın temeli atılıyor. Ama Malatya’nın ruhu hâlâ tam olarak ayağa kalkabilmiş değil. Çünkü şehirler sadece betonlarla değil, insanlarla inşa edilir. Ve Malatyalılar, iki yıldır bir konteynerin daracık duvarlarına sığdırılmaya çalışılan hayatlarla mücadele ediyor.
Bir Şehri Ayakta Tutan İnsanlardır
Bundan iki yıl önce, şehrin dört bir yanında yükselen apartmanlar, iş hanları, tarihi sokaklar vardı. Şimdi onların yerinde ya boş araziler ya da umudunu kaybetmemeye çalışan insanların zoraki yaşam alanları var. Konteynerler ve çadırlar, Malatya’nın yeni mahallesi olmuş durumda.
Oysa bu topraklar binlerce yıldır nice medeniyetleri bağrında taşıdı. Karakaya’nın serin sularına yaslanan, Beydağı’nın eteklerinde umutla sabahı bekleyen insanlar, hep buradaydı. Malatya, tarihin en eski şehirlerinden biri olarak nice depremler, nice felaketler gördü. Ama belki de hiçbirinde bugünkü kadar sahipsiz hissetmedi kendini.
İnsanlar hâlâ sıcak bir yuva bekliyor. Hâlâ başlarını sokacak sağlam bir çatı hayaliyle yaşıyorlar. Kışın ayazında sobasız konteynerlerde titreyerek, yazın kavurucu sıcağında teneke duvarların arasında nefes almakta zorlanarak… Malatyalılar, yaşam mücadelesinin en ağır yükünü omuzluyor.
Umudun ve Direnişin Şehri
Ama Malatya sadece acının şehri değildir. Malatya, direnmenin ve umudun da şehridir.
Bu topraklarda yaşayan insanlar, her zorluğa rağmen ayakta kalmayı bildi. Depremin ilk gününden itibaren birbirine sımsıkı sarıldı, yıkıntılar arasında bile dostluğun ve dayanışmanın en güzel örneklerini gösterdi. Çünkü Malatya, sadece bir şehir değil, bir ruhun adıdır. Ve o ruh, hiçbir felakete boyun eğmez.
Bugün hâlâ eksikler çok. Hâlâ yitip giden canların acısı taptaze. Hâlâ verilen sözlerin tutulmasını bekleyen insanlar var. Ama biz, Malatya’nın taşını, toprağını, insanını seviyoruz. Biz, Beydağı’ndan esen rüzgarın, Karakaya’nın serinliğinin, kayısı bahçelerinde yankılanan çocuk kahkahalarının şehrini seviyoruz. Ve bu şehir, bir gün yeniden ayağa kalkacak.
Ama unutulmasın ki bir şehri betonlar değil, insanları inşa eder. Ve o insanlar hâlâ yardıma, ilgiye, şefkate muhtaç. Malatya, sadece bir doğal afetin değil, aynı zamanda bir ilgisizliğin, bir ihmalkârlığın kurbanı olmamalı. Bu şehir, geçmişin yükünü omuzlayarak değil, geleceğin umuduyla yeniden var olmalı.
Bundan iki yıl sonra, üç yıl sonra, beş yıl sonra… Malatya’nın yeniden gülümseyen bir şehir olması için bugün harekete geçmek gerek. Çünkü bu topraklar, umudu ve direnci hak ediyor.
ADİL AKTAŞ