Bir sonbahar günü, kayısı ağaçlarımın yanına gittim. Her biri kışa hazırlanmanın telaşıyla yapraklarını döküyordu. O narin yapraklar, toprağa düşerken kendini toprakla buluşturmanın huzurunu yaşar gibiydiler. Yıllardır sevgiyle yetiştirdiğim bu ağaçlar, şimdi benden aldıkları bakımla güçlenmiş, köklerini derinleştirmiş, gövdelerini sağlamlaştırmışlardı. Onların rüzgara karşı esnemesi, sonbahar güneşinin altında dallarında hafifçe salınmaları adeta bana bir selam veriş gibiydi.
O gün ağaçlarımla uzun bir vakit geçirdim. Toprağı çapaladım, onları güzelce belledim. Hayvan gübresi ve organik gübreleri özenle toprağın derinlerine işledim. Her bir kökün güçlüce tutunmasını sağlamak, onların bu kışı en iyi şekilde atlatmasına katkı sağlamak istiyordum. Gübrenin toprağa karışmasını izlerken kendimi onlara çok yakın hissettim; sanki her ağaç, bu sevgiyi içtenlikle kabul ediyordu. Her dal, her yaprak, bu ilgiyi hissediyor, bana teşekkür ediyordu.
Sonrasında kayısı ağaçlarımın yanına oturdum ve onlarla konuşmaya başladım. Sessizlikte, rüzgarın sesiyle harmanlanan konuşmamda onlara hislerimi anlattım. “Sizler benim için sıradan ağaçlar değilsiniz” dedim. “Sizlerle aramızda öyle bir bağ var ki, sizi toprağa diktiğim ilk günden bu yana aramızda görünmez bir dostluk oluştu. Siz de biliyorsunuz ki, size emek verirken yalnızca meyvenize değil, varlığınıza değer veriyorum.”
Ağaçlarım sanki beni anlıyormuş gibi, dallarını hafif bir rüzgarla oynatıp, minnetle bana bakıyordu. beş yaşını yeni dolduran genç ağaçlar, içlerinden “Seneye bize güven, sana daha çok meyve vereceğiz” der gibiydiler. Kalbimde tatlı bir sıcaklık, yüzümde bir tebessüm oluştu. Gerçekten de onların sesini duyar gibi oldum. Bu sessiz iletişim, aramızdaki bağı daha da güçlendirmişti.
Ağaçlar da can taşıyor; onların da bir kalbi, bir ruhu var. Her biri bakıma muhtaç, ilgiye ihtiyaç duyuyorlar. Her biri büyürken, toprağın derinliklerine kök salarken, etraflarında kendileriyle ilgilenen birini istiyor. Onlarla konuştuğumda, aslında kendimle de konuşuyordum. Hayata dair, doğaya dair ne varsa, bu küçük ama güçlü ağaçlarda buluyordum aradıklarımı. Onların bana duyduğu güven, verdikleri söz, bir dostun sözünden farksızdı adeta.
Ben de her seferinde kendime söz veriyordum: “Sizlere en iyi bakımı sağlayacağım, elimden gelenin en iyisini yapacağım. Siz de bana sağlıklı, bereketli yıllarla karşılık verin.” Ve onlarla kurduğum bu dostluk, her mevsimde kendini yeniden kanıtlayacak, her kayısı, emeğimin, sevgimin meyvesi olarak dallarda belirecekti. Bu döngü, toprağa, ağaca ve hayata olan inancımı diri tutacaktı.
Yaşım artık 66'ya dayandı ama o ağaçlarla uğraşmak bahçe ile uğraşmak beni genç tutuyor dinç tutuyor ve iyi ki o dostlarım var ve o dostlara güvenim sonsuz elimin yettiğince gücümün yettiğince onlara bakmaya ve onlarla konuşmaya devam edeceğim
ADİL AKTAŞ