DOĞA KATLİAMI
İnsanoğlu, üzerinde yaşadığı coğrafyanın, nefes aldığı havanın, suyunu içtiği toprağın ayrılmaz bir parçasıdır. Doğa, bize yaşamın kaynağını sunar; ağaçlarıyla, sularıyla, rüzgarıyla, üzerimizde derin izler bırakan o eşsiz güzelliğiyle hepimizin evidir. Bu sebeple, içinde yaşadığımız doğayı korumak, ona zarar vermeden geleceğe aktarmak en temel sorumluluklarımızdan biridir. Ancak ülkemizde, ne yazık ki, bu bilinç henüz tam anlamıyla oturmuş değil; tam aksine, maden sahaları açmak için ormanlar yok edilmekte, değerli araziler beton yığınlarına dönüştürülmekte, sular kirletilmekte ve ağaçlar acımasızca katledilmektedir. Bu tahribat karşısında içimizdeki o kadim bağ her geçen gün daha da zayıflıyor; toprağın verimi azalıyor, havamız kirleniyor, doğanın dengesi bozuluyor.
Çevre eğitimi almış bir yurttaş olarak, artık bu tahribata sessiz kalamayacağımı, doğanın çığlığına ses katmak zorunda olduğumu hissediyorum. Çünkü çevre, insanların bireysel çıkarlarını gerçekleştirecekleri bir alan değil; aksine tüm canlıların yaşam alanıdır. Onun içinde bizden çok daha fazla hakkı olan sayısız canlı yaşıyor. O yüzden diyorum ki: Çekin kirli ellerinizi çevremizden! Suyumuzdan, toprağımızdan, havamızdan; binlerce yıldır bize hayat veren ağaçlarımızdan! Bırakın, bu topraklarda yaşayan her canlı özgürce nefes alsın, kuşlar kanatlarını dilediğince açsın, dereler coşkuyla aksın. Bu dünya sadece bize ait değil; ormanlar bizim değil, maden sahalarına kurban edilecek kadar değersiz hiç değil. Bu dünya tüm canlıların ortak evi. Birlikte var olabilmek için doğaya saygı duymalı, onu incitmeden korumalıyız.
Unutmayalım ki doğa, bizden bir şey istemiyor; sadece var olduğu haliyle kalmak, doğal dengesini sürdürebilmek istiyor. Bizden sonra gelecek nesillere bırakabileceğimiz en büyük miras, kirlenmemiş, bozulmamış bir doğadır. Bu farkındalığı hayatımızın her anına taşımalıyız; çünkü yarın geç olabilir. Bugün, doğa için sesimizi yükseltme, onu tüm kalbimizle sahiplenme günüdür.
ADİL AKTAŞ / MALATYA